6 OCAK Pazartesi
● MİLLETVEKİLLERİNİN İTİRAZI ÜZERİNE AYM İPTAL ETTİ
İtiraz Konusu Kural: 5510 sK. GEÇİCİ MADDE 98-
“Kurumca bu Kanun ve ilgili mevzuat uyarınca 2023 yılı Ekim ödeme döneminde gelir veya aylık ödemesi yapılanlara dosya bazında 5.000 TL tutarında bir defaya mahsus olmak üzere ödeme yapılır.
Birinci fıkrada belirtilen ödemenin yapılmasında;
a) İş kazaları ve meslek hastalıkları sigortasından sürekli iş göremezlik geliri almakta olanlara, gelir bağlanmasına esas olan sürekli iş göremezlik derecesi oranı,
b) …,
c) İş kazası veya meslek hastalığı sonucu meslekte kazanma gücünü %50 oranının altında kaybetmesi nedeniyle sürekli iş göremezlik geliri bağlanmış iken ölenlerden, ölümü iş kazası veya meslek hastalığına bağlı olmayanların hak sahiplerine, sigortalıya gelir bağlanmasına esas olan sürekli iş göremezlik derecesi üzerinden hak sahiplerinin hisseleri oranı,
ç) …, esas alınır.
… Yapılacak ödemeler kapsamında ortaya çıkan ödenek ihtiyacını karşılamak amacıyla Hazine ve Maliye Bakanlığı bütçesinin ilgili tertibine 2023 yılında ödenek eklemeye Cumhurbaşkanı yetkilidir.
Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar ile ödeme tarihini belirlemeye Kurum yetkilidir.”
AYM; Anayasa’nın 161. Maddesi uyarınca kamu idarelerinin harcamalarının yıllık bütçeler ile yapılacağı ve bütçelerle verilen ödeneğin idarelerin harcayabileceği sınırı gösterdiği ve harcanabilecek tutarın aşılabileceğine dair bütçe kanunuyla dahi Cumhurbaşkanına yetki verilemeyeceği hüküm altına alındığı, Bütçe kanunlarının harcanabilecek sınırı göstermesi gerektiği, ödenek tutarlarının önceden belirlenmesinin ve bu doğrultuda izin verilmesinin zorunlu olduğu, Yasama organının kamu harcamalarının çeşit, miktarı ve kaynağını önceden belirleme ve onaylama yetkisinin bütçe hakkının bir gereği olduğu, itiraz konusu kuralla Türkiye Büyük Millet Meclisine (TBMM) ait bu yetkilerin Cumhurbaşkanına devredildiği gerekçeleriyle Anayasa’ya aykırı olduğuna -Muhterem İNCE’nin karşı oyuyla- iptaline hükmetmiştir.
İlgili belgeye ulaşmak için TIKLAYINIZ
-§-
7 OCAK Salı
● ELEKTRONİK MENŞE VE DOLAŞIM BELGESİ DÜZENLEYEN ÜLKELER LİSTESİ
Ticaret Bakanlığı tarafından yapılan duyuruya göre; Gümrük Genel Tebliği (Uluslararası Anlaşmalar) (Seri No:10)’nin 5 inci maddesi uyarınca, menşe ve dolaşım belgelerini elektronik ortamda düzenleyen ülkelerin isimlerinin Bakanlığımız resmî internet sitesinde ilan edilmesi gerekmektedir.
Bu çerçevede, söz konusu ülkeler ve ilgili belge türlerinin bulunduğu ekli listede bir güncelleme gerçekleştirilmiştir.
Kamuoyunun bilgisine saygıyla sunulur.
İlgili belgeye ulaşmak için TIKLAYINIZ
-§-
8 OCAK Çarşamba
● DİYARBAKIR 7. AĞIR CEZA MAHKEMESİ VE 128 MİLLETVEKİLİ İTİRAZ ETTİ
İtiraz Konusu Kurallar:
5237 sK m.220/6: Örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç
işleyen kişi, ayrıca iki yıl altı aydan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
5237 sK m.314/3: Örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen
kişi, ayrıca beş yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
AYM; örgüt adına işlenen suç kavramından ne anlaşılması gerektiğine dair herhangi bir düzenlemeye yer verilmediği, işlenen suçlar arasında bir ayrımın yapılmadığı, niteliğine ya da ağırlığına bakılmaksızın, herhangi bir suçun örgüt üyesi olmayan bir kişi tarafından örgüt adına işlendiği değerlendirildiğinde kişilerin ayrıca örgüte üye olma suçundan da cezalandırıldığı ve bu durumun suçun kapsamını, ölçütleri belirsiz olacak biçimde genişlettiği, kuralda yer alan "örgüt adına" kavramının belirsizliğinin cümlenin geniş yorumlanmasına neden olduğu, bu durumun ise ifade özgürlüğü, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı ya da örgütlenme veya din ve vicdan özgürlüğü gibi temel haklar üzerinde güçlü bir caydırıcı etki yarattığı gerekçeleriyle kuralların iptalinin gerektiği sonucuna varmıştır.
-§-
9 OCAK Perşembe
● AYM BİREYSEL BAŞVURUSU
Başvuru konusu olayda serbest avukat olarak çalışan başvurucu hakkında 2012 yılında terör örgütüne üye olma suçundan ceza soruşturması başlatılmıştır. Soruşturmanın çok sayıda şüphelisi olan kapsamlı bir soruşturma olduğu kabul edilse bile nihayetinde başvurucu yönünden tefrik edilebilir nitelikte olduğu ancak başvurucunun bu yöndeki taleplerinin 2021 yılına kadar karşılanmadığı görülmüştür. Ayrıca başvurucu, hakkında yürütülen güvenlik soruşturmalarının bu ceza soruşturması gerekçe gösterilerek olumsuz sonuçlandırıldığını, meslek hayatının, mesleki ilişkilerinin/itibarının ve kişisel yaşantısının olumsuz etkilendiğini vurgulayarak soruşturmanın ivedilikle sonlandırılmasını birçok kez Başsavcılıktan talep etmesine rağmen Başsavcılık hareketsiz kalmıştır. Başvurucunun ceza soruşturmasının özellikle özel hayatını ve mesleki hayatını nasıl ve neden etkilediğini (yeşil pasaport almak için başvuramaması, takip ettiği dosyalara bildirim yapılması, Arabulucuk siciline kaydedilmemesi gibi) ortaya koymasına rağmen ceza soruşturmasında uzun süre bir ilerleme kaydedilmediği gözlemlenmiştir. Son olarak sınavı kazanmasına rağmen başvurucu, 6325 sayılı Kanun'da yer alan terör örgütüyle iltisaklı veya irtibatlı olmama şartını, hakkında devam eden ceza soruşturması nedeniyle sağlayamadığı gerekçesiyle arabuluculuk siciline kaydedilmemiş bu işlemle mesleki hayatına dair sınırlama daha da somutlaşmıştır. Üstelik kısıtlama karan nedeniyle başvurucunun hakkındaki soruşturmanın içeriğini uzun süre öğrenemediği, bu yöndeki taleplerinin de karşılanmadığı vurgulanmalıdır. Soruşturma süreci gözetildiğinde başvurucunun şikayetini somut dayanaklarla açıklayarak adli makamlar önünde de dile getirdiği ancak Başsavcılık tarafından somut olayın koşullarına uygun çözümler üretilmediği, makul sürede sonuçlandırılmayan soruşturmanın başvurucunun özel hayatına etkilerin giderek ağırlaştığı görülmüştür. Bu açıklamalar kapsamında soruşturmanın ivedilikle ve özenli şekilde yürütüldüğü, başvurucunun usuli güvencelerden yeteri kadar yararlandırıldığı, dolayısıyla devletin pozitif yükümlülüklerinin yerine getirildiği söylenemez. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa'nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
İlgili belgeye ulaşmak için TIKLAYINIZ
-§-
10 OCAK Cuma
● AYM BİREYSEL BAŞVURUSU
Başvurucu; celse arasında sunduğu dilekçe ile Başsavcılığın mütalaasına karşı resmi belgede sahtecilik suçuna ilişkin sunduğu savunmasında, yakalama işlemi sonrası düzenlenen tutanağa göre nüfus cüzdanının sahte olduğunun ibraz edildiği anda kolluk görevlilerince anlaşıldığını, dolayısıyla uzmanlık raporunda yer verilen tespitin aksine bu belgenin aldatma kabiliyetinin olmadığını, Yargıtayın yerleşik içtihatları uyarınca sahteciliğe konu belgenin aldatma kabiliyeti olup olmadığının yerel mahkemece doğrudan belge üzerinde yapılacak gözlemle belirlenmesi gerektiğini belirterek belge aslının Mahkeme huzuruna getirtilip incelenmesini talep etmiştir. Başvurucu, ileri sürdüğü itirazlarına dayanak olarak bazı Yargıtay kararlarını da Mahkemenin bilgisine sunmuştur.
AYM; Mahkemenin gerekçesinde uzmanlık raporuna dayanılmış olsa da suça konu belgeyi getirterek incelemediği, belgenin aldatma kabiliyeti olup olmadığı hususunda doğrudan gözlem yapmadığı, başvurucunun belgenin niteliklerini tartışmaya açma konusundaki talepleri hakkında değerlendirmede de bulunmadığı, dolayısıyla başvurucunun usule ilişkin imkanlar noktasında iddia makamına nazaran dezavantajlı konuma düşürüldüğü gerekçeleriyle silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiği sonucuna varmıştır.
İlgili belgeye ulaşmak için TIKLAYINIZ
-o-
● AYM BİREYSEL BAŞVURUSU
Somut olaya bakıldığında başvurucunun beraat ettikten sonra 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 141. maddesi kapsamında açtığı tazminat davasında başvurucuya bir miktar tazminat ödendiği görülmektedir. Dolayısıyla yapılacak inceleme bu miktarın yeterli olup olmadığının belirlenmesiyle sınırlı olacaktır. Somut olayda ceza infaz kurumunda fazladan 332 gün kaldığı tespit edilen başvurucuya 20.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmiştir. Bu miktarın Anayasa Mahkemesinin benzer durumlarda ödenmesini kararlaştırdığı tazminat miktarına göre düşük olduğu ortadadır (Anayasa Mahkemesinin, tutmanın Anayasa'nın 19. maddesinin ikinci fıkrasına aykırı olduğuyla ilgili iddialar bakımından hükmettiği tazminat miktarı İstinaf Mahkemesinin karar tarihi olan 2022 yılı için asgari 67.500 TL, 2024 yılı için ise 148.500 TL'dir). Anayasa Mahkemesinin benzer durumlarda verilmesine hükmettiği tazminat miktarıyla aynı olması gerekmemekte birlikte tazminat miktarının somut olayın şartlarında tazminat hakkının özünü zayıflatacak kadar düşük olduğu sonucuna varılmıştır.
İlgili belgeye ulaşmak için TIKLAYINIZ
-§-
11 OCAK Cumartesi
● MOBBİNGE UĞRADIĞINA DAİR PAYLAŞIM YAPAN CUMHURİYET SAVCISI ADAYI, OTEL ODASINDA ÖLÜ BULUNDU
Adana'da Cumhuriyet savcısı adayı Mithat Can Yalman (29), otel odasında başından tabancayla vurulmuş halde ölü bulundu. İntihar ettiği değerlendirilen Yalman'ın olaydan 4 saat önce, mobinge uğradığı ve hayatla bağını koparmak istediğine dair sosyal medyadan paylaşım yaptığı belirlendi.
İlgili belgeye ulaşmak için TIKLAYINIZ
-o-
● MÜLAKATTA ELENEN GENÇ AVUKAT YAŞAMINA SON VERDİ
İstanbul Barosu üyesi avukat Mert Akdoğan’ın geçen Cuma günü yaşamına son verdiği öğrenildi. Girdiği hakim-savcılık sınavında yüksek puan almasına karşın mülakatta elenen Akdoğan’ın uğradığı haksızlığı kabullenemediği ifade edildi. Genç avukatın cenazesi Anadolu Kavağındaki Yuşa Mezarlığına defnedildi. Akdoğan’ın geçen ağustosta avukatlık ruhsatını aldığı öğrenildi.
İlgili belgeye ulaşmak için TIKLAYINIZ